Sepetim
0
0,00 TL
Alışveriş Sepeti
Sepetinizde ürün bulunmamaktadır.
Hoş Geldiniz
Hızlı ve güvenli alışverişe giriş yapın!
Henüz Üye Değil Misiniz?
Kolayca üye olabilirsiniz!

Elektriği Kim Buldu? Kim İcat Etti?

06-03-2025 16:08
Elektriği Kim Buldu? Kim İcat Etti?

Elektrik, modern yaşamın temel taşıdır; ancak tarih boyunca birçok bilim insanı ve mucit, elektriğin doğasını anlamak ve onu kullanılabilir hâle getirmek için çalışmıştır. "Elektriği kim buldu?" veya "Elektriği kim icat etti?" sorularına tek bir isimle cevap vermek mümkün değildir çünkü elektrik, yüzyıllar boyunca keşifler ve icatlarla şekillenmiş bir bilim dalıdır.

Antik çağlardan itibaren insanlar, elektrikle ilgili bazı doğa olaylarını gözlemlemiş, ancak bilimsel anlamda elektriğin keşfi 18. yüzyılda büyük bir ivme kazanmıştır. Benjamin Franklin’in şimşek deneyleri, Alessandro Volta’nın ilk pil icadı ve Michael Faraday’in elektromanyetik indüksiyonu keşfetmesi, elektriğin evriminin temel taşları olmuştur.

Peki, elektrik Türkiye’ye ne zaman geldi? Edison’un ampulü icadı ve Tesla ile yaşadığı büyük rekabet nasıl şekillendi? Bu yazıda, elektriğin keşfinden Türkiye’ye geliş sürecine ve tarihte iz bırakan bilim insanlarının katkılarına kadar birçok ilginç detayı bulabilirsiniz.

Ayrıca bkz: Şarj Kontrol Cihazı

Elektriği Kim Buldu?

Elektriğin keşfi, tek bir kişinin eseri değildir. İnsanlık, doğada elektrikle ilgili olayları binlerce yıl boyunca gözlemlemiş ancak onu bilimsel olarak anlamaya başlaması çok daha sonra gerçekleşmiştir.

Elektrik ile ilgili en eski kayıtlar, M.Ö. 600’lü yıllara kadar uzanır. Antik Yunan filozofu Thales, kehribar taşını (amber) kumaşla ovaladığında hafif nesneleri çektiğini fark etti. Bu, statik elektriğin en eski keşiflerinden biri olarak kabul edilir. Ancak, bu gözlem elektrikle ilgili tam anlamıyla bir bilimsel keşif değil, bir doğa olayının basit bir tanımlamasıydı.

Elektrik kavramı bilimsel temellere 17. ve 18. yüzyıllarda oturmaya başladı. 1600 yılında İngiliz bilim insanı William Gilbert, “Elektrik” (Electricus) terimini ilk kez kullanarak kehribarın statik elektrik ürettiğini açıkladı. Onu takip eden Otto von Guericke, Stephen Gray ve Pieter van Musschenbroek gibi bilim insanları, elektriğin farklı yönlerini incelemeye devam ettiler. Özellikle, Pieter van Musschenbroek tarafından icat edilen Leyden Şişesi, elektriğin bir kapasitör aracılığıyla depolanabileceğini gösteren önemli bir buluş oldu.

Ancak elektriği gerçekten bilimsel bir fenomen olarak ele alan kişi Benjamin Franklin oldu. 1752’de yaptığı ünlü uçurtma deneyi ile şimşeklerin elektriksel bir olay olduğunu kanıtladı. Bu deney, elektriğin doğasını anlamak için büyük bir dönüm noktasıydı ve Franklin, pozitif ve negatif yük kavramlarını ortaya koyarak elektriğin temel prensiplerine katkıda bulundu.

Kısaca, elektriği bulan tek bir kişi yoktur. Elektrik, yüzyıllar boyunca farklı bilim insanlarının katkılarıyla anlaşılmış ve geliştirilmiştir. Ancak Thales, William Gilbert ve Benjamin Franklin, elektriğin keşfi sürecinde en önemli isimler arasında yer alır.

Elektriği Kim İcat Etti?

Elektrik doğada var olan bir fiziksel olaydır; bu yüzden, onu icat etmekten çok keşfetmek ve kontrol edilebilir hâle getirmek söz konusudur. Ancak elektriğin bilimsel olarak anlaşılması ve günlük yaşamda kullanılmasını sağlayan icatlar, birçok bilim insanının katkılarıyla mümkün olmuştur.

Elektriği bir enerji kaynağı olarak kullanılabilir hâle getiren en önemli isimlerden biri Alessandro Volta’dır. 1800 yılında ilk elektrik pili olan Voltaik Pili icat etti. Bu icat, elektrik akımının sürekli bir şekilde üretilebileceğini gösteren devrim niteliğinde bir gelişmeydi. Volta’nın bu buluşu, günümüzde kullanılan pillerin temelini oluşturdu ve onun onuruna elektrik potansiyelinin birimi Volt (V) olarak adlandırıldı.

Ancak elektriğin gerçek anlamda hayatımıza girmesini sağlayan en büyük gelişmelerden biri Michael Faraday’in elektromanyetik indüksiyonu keşfetmesi oldu. 1831’de yaptığı deneylerle hareketli manyetik alanların elektrik akımı oluşturabileceğini kanıtladı. Bu keşif, elektrik jeneratörleri ve motorların temelini attı. Bugün kullandığımız elektrik üretim sistemlerinin çoğu, Faraday’in prensiplerine dayanır.

Elektriğin aydınlatma ve günlük yaşamda kullanımına öncülük eden en önemli isimlerden biri ise Thomas Edison’dır. 1879 yılında karbon filamentli ampulü geliştirerek elektriğin evlerde ve sokaklarda kullanılmasının yolunu açtı. Edison’un geliştirdiği doğru akım (DC) sistemleri, elektrik dağıtımının ilk aşamalarında büyük bir öneme sahipti.

Elektrikle ilgili icatları daha da ileri taşıyan bir diğer önemli isim Nikola Tesla oldu. Tesla, alternatif akım (AC) sistemini geliştirerek elektriğin daha uzak mesafelere, daha verimli ve güvenli bir şekilde iletilmesini sağladı. Günümüzde dünya çapında kullanılan elektrik iletim sistemlerinin büyük bir kısmı, Tesla’nın alternatif akım prensiplerine dayanır.

Elektriğin icadı tek bir kişiye ait değildir. Volta, Faraday, Edison ve Tesla, elektriğin kontrol edilmesini ve kullanılmasını sağlayan en önemli bilim insanları arasında yer alır. Her biri, elektriğin modern dünyada nasıl kullanıldığına dair büyük katkılarda bulunmuştur.

Ayrıca bkz: Güneş Paneli Fiyatları

Elektriğin Keşfi

Elektriğin keşfi, yüzyıllar boyunca süregelen bilimsel gözlemler ve deneyler sonucunda gerçekleşmiştir. Ancak elektriğin varlığı, çok eski çağlardan beri biliniyordu. Antik Yunan döneminde, Thales’in kehribar taşıyla yaptığı sürtünme deneyleri, elektriğin ilkel bir formunun keşfi olarak kabul edilir. Kehribarın küçük parçacıkları çektiği fark edildiğinde, bu olayın statik elektrikle ilgili olduğu henüz bilinmiyordu.

Elektriğin bilimsel olarak anlaşılması ise 17. ve 18. yüzyıllarda hız kazandı. 1600 yılında İngiliz bilim insanı William Gilbert, elektrik üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda “electricus” (Latince: kehribar gibi çekici) terimini ortaya attı. Bu kavram, günümüzde kullandığımız “elektrik” kelimesinin temelini oluşturdu.

Elektriğin doğasını anlamaya yönelik en önemli çalışmalardan biri, Benjamin Franklin’in 1752’de yaptığı ünlü uçurtma deneyiydi. Franklin, bir fırtına sırasında uçurduğu metal anahtarlı uçurtmayla, yıldırımın elektriksel bir olay olduğunu kanıtladı. Bu deney, elektrik ile doğa olayları arasındaki bağlantıyı anlamamızda büyük bir dönüm noktası oldu.

Ancak elektriğin gerçekten kontrol edilebilir ve sürekli üretilebilir bir enerji kaynağı olduğunun anlaşılması, Alessandro Volta’nın 1800 yılında geliştirdiği Voltaik Pil ile mümkün oldu. Bu icat, ilk kez sürekli bir elektrik akımının üretilebileceğini gösterdi ve elektrikle çalışan cihazların geliştirilmesine zemin hazırladı.

Elektriğin pratik kullanımına yönelik en büyük sıçramalardan biri ise Michael Faraday’in 1831’de yaptığı elektromanyetik indüksiyon keşfi oldu. Faraday, bir mıknatısın bir tel bobininin içinde hareket ettirilmesiyle elektrik akımı üretebileceğini kanıtladı. Bu buluş, jeneratörlerin ve elektrik motorlarının temelini oluşturdu.

Yani elektriğin keşfi birkaç aşamadan oluşan uzun bir süreçtir. Thales, William Gilbert, Benjamin Franklin, Alessandro Volta ve Michael Faraday gibi bilim insanları, elektriği anlamamıza ve onu modern dünyada kullanmamıza olanak sağlayan en önemli keşifleri yapmışlardır. Bugün kullandığımız elektrik sistemleri, bu büyük bilim insanlarının çalışmaları üzerine inşa edilmiştir.


Ayrıca bkz: Hız Kontrol Cihazı

Edison & Tesla Tartışması

Elektrik denildiğinde akla gelen en büyük rekabetlerden biri, Thomas Edison ve Nikola Tesla arasındaki büyük çekişmedir. Bu tartışma, temel olarak doğru akım (DC) ve alternatif akım (AC) sistemleri arasındaki mücadeleye dayanıyordu.

Edison’un Doğru Akım (DC) Savunusu

Thomas Edison, elektriğin evlere ve iş yerlerine dağıtımı konusunda doğru akım (DC) sistemini savunuyordu. Edison’un geliştirdiği sistem, düşük voltajlıydı ve şehir içindeki kısa mesafeler için uygundu. Ancak DC sisteminin en büyük dezavantajı, uzun mesafelerde elektrik iletiminde büyük kayıpların yaşanmasıydı. Bu da her bölgeye elektrik ulaştırmak için çok sayıda güç istasyonu kurulmasını gerektiriyordu.

Tesla’nın Alternatif Akım (AC) Devrimi

Nikola Tesla, alternatif akım (AC) sistemini savunuyordu. Tesla’nın geliştirdiği sistem, elektriğin çok daha uzun mesafelere, düşük kayıpla iletilmesini sağlıyordu. Alternatif akım, yüksek voltajda üretilebiliyor ve transformatörler yardımıyla istenilen voltaja düşürülerek kullanılabiliyordu. Bu özellik, AC sistemini çok daha verimli ve ekonomik hâle getiriyordu.

"Akım Savaşları" ve Büyük Rekabet

Edison, AC sisteminin yükselişini engellemek için büyük bir karalama kampanyası başlattı. Alternatif akımın tehlikeli olduğunu göstermek için halkın önünde hayvanlara AC ile elektrik vererek öldürme deneyleri gerçekleştirdi. Ayrıca, ilk elektrikli sandalye de AC akımı kullanılarak geliştirildi ve Edison bu durumu Tesla’nın sistemine karşı bir propaganda malzemesi olarak kullandı.

Ancak, Tesla ve onun destekçisi olan iş insanı George Westinghouse, AC sisteminin daha üstün olduğunu gösterdi. 1893 yılında, Chicago Dünya Fuarı’nın elektrik altyapısı Tesla’nın AC sistemine emanet edildi ve bu olay, alternatif akımın güvenilirliğini kanıtladı. Ardından, 1895 yılında Niagara Şelalesi üzerine kurulan dev hidroelektrik santrali de AC sistemiyle çalıştırıldı. Bu gelişmeler, alternatif akımın zaferini ilan etti ve günümüzde dünya çapında kullanılan elektrik iletim sistemlerinin temeli atıldı.

Edison ve Tesla arasındaki bu büyük rekabet, elektriğin evrimini ve modern dünyaya yayılmasını şekillendirdi. Günümüzde kullanılan elektrik şebekeleri, Tesla’nın alternatif akım (AC) prensiplerine dayanıyor ve bu da onu uzun vadede bilim dünyasının kazananı hâline getiriyor.

Ayrıca bkz: 
Spiral Kablo

Elektrik Türkiye'ye Ne Zaman Geldi?

Elektriğin Türkiye’ye gelişi, 19. yüzyılın sonlarına ve 20. yüzyılın başlarına dayanır. Dünyada elektriğin yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla Osmanlı İmparatorluğu da bu yeni teknolojiye ilgi duymaya başlamış ve ilk elektrik üretimi konusunda adımlar atılmıştır.

Osmanlı Döneminde Elektrik

Osmanlı topraklarında elektriğin ilk kullanımı, 1888 yılında Tarsus’ta görüldü. Bir Alman şirketi, Tarsus'taki su değirmenlerinden elektrik üretimi yaparak bu teknolojinin Anadolu’ya girişini sağladı. Ancak o dönemde elektrik, sadece yerel ve küçük çaplı uygulamalarda kullanılıyordu.

İstanbul’a elektrik 1910 yılında geldi. 1914’te Silahtarağa Elektrik Santrali’nin kurulmasıyla şehirde düzenli elektrik üretimi başladı. Bu santral, Osmanlı Devleti'nin ilk elektrik üretim tesisi olma özelliğini taşıyordu ve özellikle tramvay sistemleri ile bazı sanayi tesislerine enerji sağlıyordu.

Cumhuriyet Döneminde Elektriklenme

Cumhuriyetin ilanından sonra, Türkiye’de elektrifikasyon çalışmaları hız kazandı. 1930’lu yıllarda birçok şehir elektriğe kavuşmaya başladı ve devlet, elektrik üretimi ile dağıtımını yaygınlaştırmak için çeşitli projeler geliştirdi. 1935 yılında kurulan Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Türkiye’nin enerji altyapısını planlamak ve geliştirmek amacıyla faaliyet göstermeye başladı.

1950’li yıllara gelindiğinde, Türkiye’de elektrik kullanımı yaygınlaşmaya başladı ancak hâlâ kırsal bölgelerde elektrik bulunmuyordu. Devlet Planlama Teşkilatı ve Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TEK) kurulmasıyla birlikte, 1970’lerden itibaren elektrifikasyon hız kazandı ve köylerin büyük bir kısmına elektrik ulaştırıldı.

Günümüzde Türkiye’de Elektrik

Günümüzde Türkiye, enerji ihtiyacını karşılamak için hidroelektrik, termik, rüzgâr, güneş ve nükleer enerji gibi farklı kaynaklardan elektrik üretmektedir. 1923 yılında yalnızca birkaç şehirde kullanılan elektrik, bugün Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar ulaşmış durumdadır. Elektrik altyapısı sürekli gelişmekte ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla desteklenmektedir.

Sonuç olarak, elektrik Türkiye’ye ilk olarak Osmanlı döneminde geldi, ancak yaygın ve düzenli kullanımına Cumhuriyet döneminde geçildi. Bugün ise Türkiye, enerji üretimi ve tüketimi konusunda modern altyapıya sahip ülkeler arasında yer almaktadır.

Elektrik, insanlığın en büyük keşiflerinden biri olarak modern dünyayı şekillendirdi. Antik çağlardan itibaren başlayan gözlemler, 18. ve 19. yüzyıllarda bilimsel temellere oturdu ve Volta, Faraday, Edison, Tesla gibi dahilerin çalışmalarıyla günlük hayatımıza girdi. Türkiye’de ise elektriklenme süreci Osmanlı döneminde başladı ve Cumhuriyet ile hız kazandı. Edison ve Tesla arasındaki büyük rekabet, elektriğin nasıl üretildiğini ve dağıtıldığını belirledi. Bugün kullandığımız elektrik sistemleri, bu bilim insanlarının çığır açan çalışmaları sayesinde mümkün oldu ve gelecekte yenilenebilir enerji kaynaklarıyla daha da gelişmeye devam edecek.

IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.